26 Mart 2012 Pazartesi

Madonna '' MDNA ''






30 yılı aşkın müzik kariyerinde 300 milyon’dan fazla albüm satışı, tüm zamanların en başarılı konser turnesi, 7 Grammy ödülü ve Bridgestone Super Bowl devre arası şovunda 112,6 milyon izleyici ile yine tüm zamanların en geniş devre arası izleyicisine sahip olan, Pop Müziğin Kraliçesi MADONNA’nın merakla beklenen albümü ''MDNA'' 26 Mart 2012 Pazartesi günü tüm dünya ile aynı anda Universal Music & Avrupa Müzik etiketiyle müzik marketlerde yerini alıyor.
''MDNA'' albümünün tüm fotoğrafları ve tasarımı Mert Alaş & Marcus Piggott tarafından gerçekleştirildi.
''MDNA'' normal ve deluxe olmak üzere 2 versiyonda müzik marketlerde yerini alacak. Standard versiyonda 12 şarkı yer alırken, Deluxe versiyonda 16 şarkı ve 1 remix’ten oluşuyor.
Albümün piyasaya çıkmasıyla birlikte, Madonna'nın ''Girl Gone Wild'' adlı parçası ve ona çektiği video klip çok konuşulanlar arasında.






YouTube' dan, Madonna' ya  ''+18 Yasağı''

"Girl Gone Wild" isimli şarkısının videosunda 53 yaşındaki Madonna ''üstsüz erkek dansçılarla birlikte dans ediyor. Klipteki erkek dansçılar siyah taytlar ve topuklu ayakkabı giyiyor. Ayrıca klipte iki erkek dansçı tek elmayı aynı anda adeta öpüşürcesine yiyor. Bir başka dansçı ise kendi yansımasıyla öpüşüyor'' diyen YouTube bu videoyu "çıplaklık içermesi, dramatize edilmesi ve cinsel davranış içermesi" nedeniyle videoya ''+18 yasağı'' getirdi.
Videoyu YouTube' dan izleyebilmeniz için Google' a kayıt olmanız ve isminizle doğum tarihinizi onaylatmanız gerekiyor. Eğer Google' da kaydınız 18 yaşından küçükse videoyu izleyemiyorsunuz. İzlemeye kalkarsanız kapınız çalınıyor Google Amca ve YouTube Teyze gelip kulaklarınızı çekiyor. (hahhaahahahah) Doğrusu bu olay bana çok komik geldi :)






İlk defa mı bir klipte üstsüz erkek görüyorsunuz? Hiç siyah tayt giymiş erkek  görmediniz mi?
Daha önce bir çok video klipte ve katalog çekiminde erkek modeller, dansçılar topuklu ayakkabı giydi. Yada Madonna kimseye muhafazakar bir klip çekeceğim sözü verip, kalkıp bu klibi çekmedi, yorumlar ilginç doğrusu. Parça gayet ateşli ve ritmik bir çalışma klibinde tam anlamı ile onu desteklediğini düşünüyorum. Danslar, kurgu, kostümler bence çok ayarında ve olması gerektiği gibi. Unutmamak lazım ki Madonna 53 yaşında ve çılgınlar gibi bir performans var ortada, sanırım bu yapacağı Dünya Turnesi' nin ve Türkiye konserinin minik bir provası asıl show konserlerde olacak...
Madonna' nın 1990 yılında çektiği ''Justify My Love'' klibi de MTV tarafından yasaklanmıştı. ''Like A Prayer'' klibi ise klipte kullanılan dinsel ikonlar nedeniyle kriz yaratmıştı.
Madonna' nın sözcüsü Liz Rosenberg "Bazı şeyler hiç değişmez" diyerek soruları geçiştirirken Lady Gaga hayranları Madonna' nın klipte ''Alejandro'' şarkısının klibinden ilham aldığını iddia etti.






Universal Music & Avrupa Müzik' den Madonna Hayranlarına ''Sürpriz''

Madonna' nın ''MDNA'' adlı albümünde Türk Hayranlarını bekleyen bir sürpriz var.  Universal Music & Avrupa Müzik işbirliği ile sadece Türkiye' ye özel bu kampanya ile dünyanın merakla beklediği albümün içinde Madonna' nın 7 Haziran'da TT Arena'da vereceği konser için 10 bilet Türkiye' deki şanslı hayranlarını bekliyor. Bu şanslı Madonna hayranlarını başka büyük sürprizlerin de beklediği albümün piyasaya çıkar çıkmaz tüm dünya listelerine 1 numaradan girmesi bekleniyor.       

20 Mart 2012 Salı

1. Uluslararası İstanbul Mim Festivali








1. Uluslararası İstanbul Mim Festivali 22-25 Mart 2012 tarihleri arasında Çağdaş Mim Sanatı Enstitüsü Derneği & Dünya Mim Komitesi işbirliği ile Erdinç Dinçer onuruna Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezi, Şermola Performans ve Beyoğlu Sineması gibi mekanlarda gerçekleşecek.
Festivalde Türkiye'yi; Eftal Gülbudak,  Vedat Zar, Konuralp Sunal, Yaşar Nezih Eyüboğlu, Orhan Yıldırım & Bensu Başkurt ve İstanbul Sokak Tiyatrosu temsil edecek.


Festival Programı

1. Gün 22 Mart 2012  Konferans ve Açılış Gösterisi – Zübeyde Hanım Kültür Merkezi, Fatih
10:00-13:00  Festival Açılışı ve Dünya Mim Komitesi Konferansı – Beyoğlu Sineması, Taksim
13:00-13:20  Yaşar Nezih Eyüboğlu Mim Gösterisi – Beyoğlu Sineması, Taksim
14:00-14:30  Festival Yürüyüşü Taksim – Galatasaray Lisesi
14:00-18:00  İskele, Metro, Metrobüs ve Tramway Hatları, Caddelerde Sokak Gösterileri
20:00-20:45  Görkemli Balon Mim Grubu (JAPONYA)

2. Gün 23 Mart 2012  Atölyeler Günü – Dansorium, Mecidiyeköy
13:00-14:00  Vedat Zar Mim Atölyesi
14:00-16:00  Hiromi Hosokawa Mim Atölyesi
16:00-18:00  Richmond Shepard Mim Atölyesi
14:00-18:00  İskele, Metro, Metrobüs ve Tramway Hatları,Caddelerde Sokak Gösterileri








3. Gün 24 Mart 2012  Gösteriler Günü – Zübeyde Hanım Kültür Merkezi, Fatih                         11:00-11.30  Ben Sen O – Eftal GÜLBUDAK (TÜRKİYE)
12:00-12:30  İsya’nın Düş Yolculuğu – Konuralp SUNAL (TÜRKİYE)
13:00-14:00  Vedat Zar Sokak Gösterilerinde Yer,  Mekan, Zaman Atölyesi
14:00-16:00  Hiromi Hosokawa Mim Atölyesi
16:00-18:00  Richmond Shepard Mim Atölyesi
14:00-18:00  İskele, Metro, Metrobüs ve Tramway Hatları, Caddelerde Sokak Gösterileri
19:00-20:00  Sentez Bağımsız Sanatçılar Topluluğu (BULGARİSTAN)
20:30-21:30  Stand up Mim – Richmond Shepard (ABD)

4. Gün 25 Mart 2012  Kapanış – Şermola Performans
16:00-18:00  Engelli Çocuklar için Özel Mim Gösterileri
18:30-19:00  Dans Performans Sunumu & Şiir [ÖZEL GÖSTERİM] – Mehmet Sefa Öztürk (TÜRKİYE)
14:00-18:00  İskele, Metro, Metrobüs ve Tramway Hatları, Caddelerde Sokak Gösterileri
19:30-20:00  Ben Sen O – Eftal GÜLBUDAK (TÜRKİYE)
20:30-21:00  Sessizlikle Dans – Vedat ZAR (TÜRKİYE)
21:00-21:30  Kapanış ve “2.Festival Tanıtımı” (Çağdaş Mim Sanatı Enstitüsü Derneği)








Sokak Gösterisi Yapacak Gruplar ve Sanatçılar:
1. İstanbul Sokak Tiyatrosu (TÜRKİYE)
2. Orhan Yıldırım & Bensu Başkurt (TÜRKİYE)
3. Kalp Atışı Mim Grubu (USA)
4. Sentez Bağımsız Sanatçılar Topluluğu (BULGARİSTAN)
5. Eftal Gülbudak(TÜRKİYE)
6. Sentez Bağımsız Sanatçılar Mim Topluluğu(BULGARİSTAN)
7. Görkemli Balon Mim Grubu(JAPONYA)

Engelli Çocuklar İçin Gösteri Yapacak Gruplar ve Sanatçılar:
1. Ben Sen O – Eftal Gülbudak (TÜRKİYE)
2. İsya’nın Düş Yolculuğu – Konuralp SUNAL (TÜRKİYE)
3. Kısa Mim Öyküleri-Kalp Atışı Mim Grubu (USA)
4. Sessizlikle Dans – Vedat ZAR (TÜRKİYE)
5. Mim Gösterileri – Görkemli Balon Mim Grubu(JAPONYA)
6. Sentez Bağımsız Sanatçılar Topluluğu (BULGARİSTAN)




14 Mart 2012 Çarşamba

Kadınlar. Savaş. Komedi








Barış, bir sonraki savaştan önce bir dinlenmedir. Savaşın kirli yüzünü, kalbimizde ve ruhumuzda açtığı derin yaraları bilmeyenimiz yoktur.

''Kadınlar. Savaş. Komedi''

Bu oyun benim için farklı bir özellik ve heyecan taşıyor. Blogger kimliğim ile davet edildiğim ilk platform, ilk gala... Samimiyetinden ve beni davet etme nezaketini gösterdiği için Selin Türkmen'e teşekkür ederek yazıma başlamak istiyorum.

Oyunda, sahneyi Roza karakteri ile Selin Türkmen, Klara karakteri ile Berna Adıgüzel paylaşıyor. Oyun, 1988 yılında şair, oyun yazarı, senarist ve yönetmen Thomas Brasch tarafından kaleme alınmış. Çevirisini Sibel Arslan Yeşilay' ın, yönetmenliğini tüm ekibin, dramaturgluğunu Sinem Özlek' in, ışık tasarımını Murat İşçi' nin, hareket düzenini Senem Oluz' un, sahne uygulamasını Sırrı Topraktepe' nin, kostüm uygulamasını Onur Uğurlu' nun, suflör sesini Engin Alkan'ın yaptığı oyunda; Selin Türkmen ve Berna Adıgüzel rol alıyor.








“Kadınlar. Savaş. Komedi”,  ‘erkek işi’ savaşı kadın gözüyle yansıtan, savaş karşıtı bir oyun. Barış, bir sonraki savaştan önce bir dinlenmedir. Savaş  her zaman vardır. Kadınlarınsa savaş alanında erkeklerinden başka kaybedecekleri hiçbir şeyleri yoktur.

“Kadınlar. Savaş. Komedi” eleştirmen Rolf Michaelis’e göre “lirik monolog biçiminde bir oyun, epik tiyatro biçiminde bir dönem eleştirisi, tiyatro oynamanın olanakları üzerine düşünmemizi sağlayan bir yaşam öyküsü, kısacası günümüz için yazılmış bir tiyatro oyunudur. Thomas Brasch’ ın ‘oyun’unda öfkenin diliyle dünyamız, bilincimiz, her şey yıkılıyor ve çılgın bir konuşma çağlayanıyla yeniden kuruluyor.”

Oyunun odak noktasında iki çamaşırcı kadın yer alır: Rosa ve Klara. İki kadın Birinci Dünya Savaşı’nın ortasında,   Rosa'nın kocası Johannes’i aramaya çıkarlar. Savaş iki kadını çeşitli yolları denemeye zorlar, zevk ile ölüm arasında gidip gelen çeşitli oyunları oynamayı sürdürürler. Rosa ile Klara  kendi öznel yaşam öykülerinin peşine düşerler ve küçük bir çamaşırhane oyunda iki kadının değişik rollere büründükleri evrensel bir deney alanına dönüşür.









Düz bir çizgide gelişen dramaturjik yapı kurmaktan kaçınan Thomas Brasch, oyuna tarih, edebiyat ve masal dünyasından irkiltici sahneler monte eder. Shakespeare, Brecht, Heiner Müller’den alıntılar ve çeşitli mitoloji kahramanlarına göndermelerle gerçek ile imge dünyasının birbiri içinde eridiği, komik ve trajik unsurların iç içe geçtiği yoğun yapı kurar.

Kendi kişisel gerçeklerini uç noktasına kadar yaşayan iki kadın, oyunun ortasında cinsiyetlerini ve yaşam öykülerini değiştirirler. Böylece birbirinden farklı bakış açısından görürüz aynı olayları. Savaş her zaman kendine kurban arar. Bir süre sonra da bu duygular cehenneminden kim sağ çıkacak sorusu beliriverir.

“Kadınlar. Savaş. Komedi” savaş karşıtı bir kadın oyunu. Cani erkeklerse bu oyunda ya suflör gibi yardımcı rolde ya da Pandaros gibi yaşlı bir deli olarak yer alıyorlar. 

Bir şiirinde şöyle yazar Thomas Brasch:
“Neden oynamalı: ölülere rahat vermemek için
yaşayanlara rahat vermemek için
halsiz bir toplumu korkutarak derin uykusundan uyandırmak için…
İmdat, yaşıyorum!” 









Oyun gerek senaryo, gerek kurgu ve işleyiş bakımından zor bir oyun. Selin Türkmen'i ve Berna Adıgüzel'i bu projede bulunma cesaretini buldukları için tebrik etmek gerek. İki isiminde oyunculuğu birbirinde iyiydi. Oyuna gitmeden yaptığım incelemede oyunun iki oyuncunun performansından ibaret olduğunu görünce açıkçası ya herşeyi ile lezzetli yada tek hatada kafa üstü çakılacak bir oyun göreceğimi düşündüm. Ama oyunculukların iyi oluşu oyunu taşıdı götürdü zaten. Rol dağılımı, seyirci odaklanması iyi bir şekilde hesaplanmış. Bazı oyunları izlerken resmen oyuncuların birbirinden bir adım öne çıkmak için savaştığını, kendi kafalarına göre ekledikleri komik hareketlerle verilmek istenen duyguyu sahilden sahile sürüklediğini görürsünüz. Bu oyunda kesinlikle böyle bir durum söz konusu değildi. Her iki isimde oynaması gerekeni kararınca oynadı ve bitirdi.

Bir üstteki resmin geçtiği sahne,  Selin Türkmen'in (Rosa) kafasının ve kollarının, Berna Adıgüzel'in (Klara) ise bacaklarının gözüktüğü, uzun bir kadın tablosunun çizildiği bir sahne. Kurgu güzel, fakat Selin Türkmen'in sesi üzerinde yapılan oynama sonucu bazı yerlerde anlam kargaşası oluştu. Öncesinde akan bir üslübun olduğu bir oyunda bir anda oyundan çok söylenileni anlamak için çaba harcamak izleyicinin oyundan kopmasına, ilgisinin dağılmasına sebep olabilir.









Suflör sesi olarak aynı sahnede Engin Alkan'ı duyuyoruz. Doğrusu enfes bir ses... O derinden geliş, kelimeleri kulllanma gücü o kadar sağlam ki insan sesin derinliği içinde kaybolurken, seyirciye bir komut verse yapmamak mümkün değil.

Kostümde Onur Uğurlu abartıya kaçmamış. Olması gerektiği gibi oyuna uygun ve canlandırılan karekterlere de geçiş kolay sağlanabilmesi için ufak ekleme ve çıkartmalar ile destek sağlanmış.

Koreografi (Senem Oluz) ve ışık tasarımı (Murat İşçi) birbiri ile uyumluydu. Işık odağında karakterler esas alınmış, buda genel sahneden çok izleyicinin direk oyuncu ile irtibat kurmasını sağlamış.
 
Selin Türkmen'in (Rosa) platformun üzerinde çamaşır yıkamak için kullandığı kabın içine girmesi ve oradaki seri hareketleri her an düşecekmiş korkusu yarattı. Neyse ki kazasız belasız o sahneyi atlattı. Berna Adıgüzel'in (Klara) bir asker yeleği giyip, bir askere bürünüp Rosa'yı almaya geldiği sahne de çok güzeldi. Arabadaki diyalogları ve askeri baştan çıkartmak için Rosa'nın mücadelesi en üst doruktaydı. Ehhh artık oyunu izleyin benden bu kadar.

İyi seyirler....



THOMAS BRASCH

Şair, oyun yazarı, senarist ve yönetmen. 19 Şubat 1945’te Westow/Yorkshire’da doğdu. 1946’da ailesiyle Doğu Almanya’ya yerleşti. 1964’te Basın Yayın öğrenimi görmek üzere girdiği Karl Marx Üniversitesi’nden, “varoluşçu dünya görüşü” ve “Doğu Almanya yöneticilerini küçük düşürmek” gerekçesiyle atıldı. 1967/68 yıllarında Babelsberg Sinema ve Tv Yüksekokulu’nda dramaturji eğitimi aldı. Helena Weigel tarafından Brecht arşivinde görevlendirildiği dönemde, Brecht ve sinema konusunda çalışmalar yaptı.
Gençlik yıllarından başlayarak, garsonluktan frezeciliğe birçok işte çalışan Brasch, oyunlar, senaryolar, düz yazılar ve şiirlerin yanı sıra; çocuklar için şarkı sözü yazdı, çeviri ve uyarlamalar yaptı. Doğu Almanya’da birkaç istisna dışında yapıtları yayımlanmayan, pek çok oyunu çeşitli gerekçelerle yasaklanan ve gösterimden kaldırılan Brasch; 1976’da Batı Berlin’e yerleşmesinin ardından pek çok ödül kazandı. Yazıp yönettiği “Demir Melekler” filmi Bavyera film ödülünü aldı ve Almanya’yı temsil eden tek film olarak Cannes Film Festivali’ne katıldı.
Kendisine Kleit Ödülü’nü kazandıran “Kadınlar. Savaş. Komedi” oyunu ilk kez 1988’de  George Tabori yönetmenliğinde, Theater Der Kreis topluluğu tarafından Viyana Tiyatro Festivali kapsamında sahnelendi.
Kasım2001’de kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.  



3 Mart 2012 Cumartesi

Şark Dişçisi








Zaman yok, dil, din, renk de öyle... Bir tiyatro kumpanyası düşünün ki, geçmişte bir yerlerde öylece yaşlanmadan, yemeden, içmeden, nefes dahi almadan sahneleneceği günü beklemiş.
Ve işte sahnedeler... Baylar ve bayanlar, huzurlarınızdaaaaa  Şark Dişçisi.

Ahh şu diş ağrıları, bilirim adamın gözüne uyku sokmaz. Lanet olası hep gece tutar. Pencerenin dibinde sabahın olmasını beklersiniz. Biraz uyumayı denersiniz, sağa dön yok, sola dön yok. Yapılacak şey bellidir. Hemen bir diş doktoruna gitmek. Ama size benden bir tavsiye, sakın Taparnigos'a yani Şark Dişçisi'ne gitmeyin...

19.yüzyıl Osmanlı mizah yazısının en önemli kalemlerinden biri olan Hagop Baronyan'ın yazdığı oyun ilk kez sahneleniyor. Oyun, müzikli oyun kısmende müzikal niteliğinde. Çevirisini Boğos Çalgıcıoğlu'nun, yönetmenliğini ve şarkı sözlerini Engin Alkan'ın, dramaturgluğunu Sinem Özlek'in, sahne ve ışık tasarımını Cem Yılmazer, kostüm tasarımını Tomris Kuzu'nun, koreografisini Selçuk Borak'ın yaptığı oyunda; Selçuk Borak, Çağlar Çorumlu, Sevil Akı, Selin Türkmen, Ümit Daşdöğen, Sevinç Erbudak, Hüseyin Tuncel, Salih Bademci, Emrah Özertem, Tuğrul Arsever, Çiğdem Gürel, Senem Oluz, Özge O'Neill, Yasemin Güvenç, Reyhan Karasu, Murat Üzen, Serkan Bacak, Okan Patırer ve Y.Arda Alpkıray rol alıyor.








Gonkkkk... Oyunumuz başlamak üzeredir.

Sahneye oyunu anlatmak üzere Selçuk Borak, kıpkırmızı bir kostüm içerisinde fırlıyor. Makyaj, kostüm ve seyirci ile iletişim harika. Ama bazı yerlerde Ermeni aksanını abartmış gibi geldi bana. Çünkü bu aksana uzak olmayışıma rağmen bazen ben bile anlamadım söylediklerini. Fakat genel olarak etkileyiciydi.

Giriş dansı ve müziği... O kadar hareketli ve coşku dolu ki bir an kendimi sahneye atıp dansa dahil olmak istedim. Eminim sizde izlerken bunu hissedeceksiniz.

Şark Dişçisi Taparnigos (Çağlar Çorumlu) ve karısı Marta'yı (Sevil Akı) sahnede görüyoruz. Aile içi bir tartışma. Marta, kocası Taparnigos'un haftanın her gecesini diş çekme bahanesi ile dışarıda geçirmesinden ve yanlız uyumaktan şikayetçidir.

Çiftimizin mükemmel aşklarının meyvesi, biricik kızları Yeranyag (Selin Türkmen). Anne ve babasının Yerenyag'ı tüccar, Markar (Hüseyin Tuncel) ile evlendirmek ister. Fakat Yeranyag'ın gönlü Paris'in romantik ve seksi aşığı Levon'dadır (Salih Bademci).

Diğer bir hikaye ise; yaşlı, yani yaş yetmiş iş bitmiş cinsinden bir adam Tovmas (Ümit Daşdöğen) ve genç mi genç, geceleri alev ateş yanan karısı Sofi (Sevinç Erbudak).






Oyunda bu üç çiftin hikayesi, mektuplarında etkisi ile öyle bir karışıyor ki çözebilene aşkolsun. Sofi dişinin ağrıdığını bahane ederek, malum yangınını söndürmek ve o akşamki baloya gitmek için Taparnigos'u çağartıyor. Taparnigos ve Sofi, şarap içirip sarhoş ettikleri Tovmas'ı uyutup baloya gidiyorlar. Aldatıldıklarını anlayan Tovmas ve Marta da balonun yolunu tutunca, şenlik başlıyor. Eeee devamını anlatırsam olmaz, merak edin ve oyunu izleyin bence.

Danslar ve müzik harikaydı...Şef Hakan Elbir'in yönetimindeki orkestra tek kelime ile mükemmeldi. Sofi'nin (Sevinç Erbudak), bireysel performansı seyirciden çok alkış aldı ve bende çok beğendim. Taparnigos ve Marta'nın iki çift arasındaki sürtüşmeyi sergileme şekli çok ustacaydı. Valla ne yalan söyleyeyim, ''Öyle Bir Geçer Zaman Ki'' adlı dizinin Hakan'ı, Salih Bademci, oyunda Levon'umuzdan böyle bir performans beklemiyordum. Solosu ve oyunculuğu ile beni çok etkiledi.

Kostümde, Tomris Kuzu'nun olduğu gerçekten çok belli. Kostümler resmen deyim yerindeyse ''cuk oturmuş''. Renkler, kesimler, Özellikle balo sahnelerindeki aksesuarlar, maskeler çok başarılıydı.

Dekor tek parça. Çok ustaca dizayn edilmiş. Çeşitli açılara çevrilerek işlevsellik arttırılmış ve bazı sahnelerde mobilyalar eklenerek dekor daha baskın ve kuvvetli hale getirilmiş.









Cem Yılmazer, sahne ve ışık tasarımları ile oyunu bir üst seviyeye taşımış. Özellikle toplu danslar sırasında oyuncuların bir mum söndürür edası ile ışıklara üflemesi ve ışıkların kapanması çok akıllıcaydı.


Başrollerimiz Çağlar Çorumlu (Taparnigos) ve Sevil Akı (Marta) ... İki büyük ustad... Canlandırdıkları karakter ile tek beden olup, izleyiciye sanki sahnedeki ile normal hayatta aynı kişiymiş gibi hissettirmek bu olsa gerek. İkisininde performansını tekrar göreceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum.


Ve makyaj... Kostümlerle ve tek tek oyundaki karekterler ile o kadar uyumluydu ki, sanki makyaj değilde kendi yüzlerinmiş gibi hissettirdi bana. Altın renginin sıkça kullanılması, rengin asilliğinden ve dikkat çekiciliğinden faydalanılmasıda dikkatimden kaçmadı. Beni rahatsız eden iki şey oldu. Tek parça dekorun açıları değiştirilirken sahne görevlilerini görmemiz ve bazı yerlerde ses uyumsuzlukları idi.

Taparnigos'un yanındaki erkek yardımcıları, Marta'nın yanındaki kadın yardımcıları tatlının kaymağı gibi olmuşlar. Karşılıklı atışmaları, kadınlar ve erkekler olarak dansları oyunu çok iyi beslemiş.

''Ismarlama üretilmiş resmi tarih ve ideolojilerin; yalanla, kurmacalarla, tahrifatlarla, fetişler ve tabularla dayattığı yakıcı bir unutkanlık, toplumsal belleğimizi her gün biraz daha ele geçirmekte. Modernizmin uluslaştırma projeleriyle giderek geçmişimize yabancılaşmaktayız ve kültürel varlığımızın kimliksizleştirilmesi tehlikesi gün geçtikçe büyümekte.'' diyen Engin Alkan'ın geçmişte bir yerde gören gözlerle bakabilen birilerinin kendisini görmesini bekleyen bu oyunun, sahnede olmasını sağlayan göz olduğuna şaşırmamak gerek. Böylesine harkulade bir yapıtta, yönetmenliği ile temel teşkil ettiği için Engin Alkan'a teşekkür etmek gerek.


Ve kapanış... Giriş müziği ve dansı gibi yine kendinizi sahneye atmak isteyeceğiniz bir koreografi ile oyuncularımız tam kapanış yaptı derken ufak bir itiraz ile yine karşımıza geliyorlar ve giderken yine seyirciyi kahkahaya boğarak, iyi dilekleri ile kapanışı yapıyorlar.



İyi seyirler...







Hagop BARONYAN

1842'de Edirne'de doğan Baronyan, ilk ve orta öğrenimini Ermeni okullarında tamamladı. Osmanlı başkentinde yayımlanan çeşitli dergilere katkı sunarak yazarlık konusunda deneyim kazandı. Yayına hazırladığı mizah ve tiyatro ağırlıklı süreli yayınların ömrü kısa, fakat etkisi büyük oldu. Poğ aravodyan (Sabah Borusu), Yeprad (Fırat), Meğu (Arı), Ermenice ve Osmanlıca olarak iki farklı versiyonu yayımlanan Tadron (Tiyatro), Khigar (Bilgiç), Dzidzağ (Gülüş) isimli dergilerin yayını, içerdikleri toplumsal eleştiriler nedeniyle sıklıkla Osmanlı sansür bürosu tarafından durduruldu. Tiyatroya yoğun ilgi besleyen Baronyan'ın 1865'te yazdığı ilk oyunu, Goldoni'nin orjinal eserinin bir tür taklidi olan Yergu derov dzara mı (İki Efendili Bir Uşak) adlı kısa bir farstı. Bundan dört yıl sonra, ilk özgün komedisi Adamnapuyjn Arevelyan ( Şark Dişçisi) geldi. 1872 yılında Şoğokortı'ya (Dalkavuk) başladı ancak yarım bıraktı. Bu eseri yaklaşık elli yıl sonra, bir başka büyük mizah yazarı olan Yervant Odyan tamamlayacaktı. 1880-81 yıllarında yayımlanan taşlaması Medzabadiv Muratsganner (Haşmetlu Dilenciler), taşralı eşrafın patavatsızlığına ve naifliğine odaklanırken, bu niteliklerin aynı zamanda çeşitli sanatsal, profesyonel, dini ve zanaatkar fırsatçılar tarafından sömürülmeye ne denli açık olduğuna da dikkat çeker. Yaşarken ülkemizde hiçbir oyunu sahnelenmeyen Baronyan'ın, ''Bağdasar Kardeş'' adıyla sahnelenen ilk eseri Bağdasar Ağpar ise yine boşanma teması etrafında modern Ermeni kurumlarını eleştirir.
Hayatı boyunca yazdığı her eserde hiciv ve toplumsal eleştiriye yer veren Baronyan, 1891'de İstanbul Surp Pırgiç Ermeni Hastahanesi'nde tüberküloz hastalığından öldü. İstanbul Ermeni Mezarlığı'nda toprağa verildi, ancak mezar yeri belli değildir.




ŞARK DİŞÇİSİ  ( 2011-2012 sezonu )                                     

Yazan : Hagop Baronyan
Çeviren : Boğos Çalgıcıoğlu
Müzik : Selim Atakan
Şarkı Sözleri : Engin Alkan
Yönetmen : Engin Alkan                                                  
Koreografi : Selçuk Borak
Dramaturg :Sinem Özlek
Sahne ve Işık Tasarımı : Cem Yılmazer
Kostüm Tasarımı : Tomris Kuzu


OYUNCULAR

Kolbaşı : Selçuk Borak
Taparnigos : Çağlar Çorumlu 
Marta : Sevil Akı
Yeranyag : Selin Türkmen
Tovmas : Ümit Daşdöğen
Sofi : Sevinç Erbudak
Markar : Hüseyin Tuncel
Levon : Salih Bademci
Nigo : Emrah Özertem
Giragos : Tuğrul Arseven
Margos : Ümit Daşdöğen
Kumpanya : Çiğdem Gürel, Senem Oluz, Özge O'Neill, Yasemin Güvenç, Reyhan Karasu, Murat Üzen, Serkan Bacak, Okan Patırer, Y.Arda Alpkıray



ORKESTRA

Şef : Hakan Elbir
Klarnet : Gonca Beker
Trompet : Orçun Tekelioğlu
Saksafon : Barış Özer
Trombon : Fuat Can Başkır
Kanun : Esra Karabaş
Piyano : Burçak Çöllü
Bas : Saltuk Tukur
Perküsyon : Murat Güreç
Davul : Evrim Karagöz
Viyolonsel : Orcan Koç